» english    » francais    » deutsch    » español    » türkçe
 

Simdi ilkin Hak

Haklar, katilim, paylasim, hepten demokrasi – bu kavramlar devlet egemenligini tasiyan direkleri olusturan kavramlar olamya basladi. Yakin tarihleri kapitalist toplumun isleyisi ve geçmisi ile siki bir sekilde birbirine baglanmis durumda. Öyleyse radikal sol bu kavramlardan elini çekmeli mi? Bunun üzerine BUKO 31 hayirlik grubunda yogun bir sekilde tartisildi.

Lehte: Hak ve Radikallesme

Bu konuda ‘Elleri kirletmek’ için iyi nedenler var. Sadece haklar ve katilim ve paylasim taleplerinin uzun bir geçmisi yok. Hem bu sadece olan, ve herzamanki gibi yetersiz, haklar üzerine taktik bir atif da degildi düsünülen. Bu amaçla Radikal sol olarak kavramlari kazanmak için iki önemli naktada yogunluk olusuyor:
(a) Politik tartisi baglayici bir sekilde insan haklari ve demokrasi ekseninde dönüyor. Bu konusmada radikal solda kendini anlasilir kilmali/kilabilmeli. Bu kavramlara yogunlasmak, radikal solun kamuoyundaki marjinalitede bir yol olabilir.
(b) Hak kavraminin gerçekligi hak talebi ile hakikat arasinda dünyalar var. Haklara içkin çeliskileri elestirmek, matrial gerçeklige karsi olan talepleri oyuna sürmek ve bunlar üzerinden harekete geçmek toplumun radikalize olmasina katkida bulunabilir.

Neden ‘Haklar’

Haklar toplumsal iktidar iliskilerinin kararlari ve bunun disavurumudur. Hiçbir kapitalizm özel mülkiyet hakki olmadan, hiçbir degistirme(alis.veris) pazari kendi haklarini kurala baglamadan var olamaz. Ve: burjuva haklari ulusal devletin siddet monopolü ile siki sikiya birbirine baglanmis durumda. Yani hak iliskileri ayni zamanda siddet iliskileridir. Demek ki: haklar kendi somut olusumlarinda her zaman sosyal çatismalarin ürünüdürler. Haklar için mücadele batili isçilerin ve kadin hareketinin stratejisinin merkezindeydi. Ve güney yarim kürede (hala) kendiliginden anlasilacagi gibi, sosyal hareketler hak kavramiyla hareket ediyorlar: Toprak hakki, düsünce özgürlügü hakki, evrensel insan haklarina sahip olma hakki.
Kendiliginden anlasilacagi gibi Bati’nin ‘Refah Toplumu’nda ki bir çok hak simdilerde yogun bir sekilde sorgulaniyor. Devletin baskisi ve karismasina karsi savunma hakkinin alti dünyaya yayilan güvenlik yasalarina dayandirilarak oyuluyor. Sosyal ve kültürel haklar, sosyal haklarin kisitlanmasi ve çatismlarin etniklestirilmesiyle baski altina giriyor. Politik ve buna bagli olarakda katilim/paylasim hakki bürokratik ve uluslararasilastirilmis governance iliskilerin içinde, ve beraberinde ulusal devletlerin dozu her defasinda yükselen baskici tepkileriyle marjinallesen bir rol aliyor. Bu hak gasplari egilimi kamuoyo tarafindan da görmezlikten gelinmiyor. Sirf bu nedenden dolayi bile enternasyonalist ve radikal sol bu tartiismayi ‘saga’ birakmamli.

Ötekilerin Haklari

Haklar bütün insanlarin hak talepleri olarak duran ve insanlarin ‘ötekilerden’ isteyebilecekleri taleplerdir. Geçerli haklarin büyük bir çogunlugu devletin vatandaslik bagina baglidir. Ve ilkesel devlet öncesi/ ötesi insan haklarinin taninmasi ve yürürlüge konmasida ulusal devletlere birakilmistir.
Ama genelledirme egilimi haklarin yapisina dayanmaktadir: kanun önünde herkes esittir. Ama burjuva toplumunun bu kurgusu büyük bir yalandir: vatandasligin öznelliginin yaninda ve sosyal siniflarin varligi ve buna bagli olarak kaynaklarin dagilim sekli politik haklari bir azinligin mülkiyeti haline getiriyor.
Ama: hakta içsellesen, herkes için ilkesel esitlik ve fiili sosyal, kültürel ve bireysel farkliliklar arasindaki çeliski kenini radikallistirmeye açik hale getiriyor: burjuvazinin temel haklarina üzerine olan etiksel hak talebi- ‘ötekileri her zaman araç olarak degil, amaç olarak görmek’ (Kant)- ölçü çitasi olarak hukuk devletine dayandirilabilinir. Buna göre haklar yabancilarin, marjinallestirilenlerin ve ‘faydasizlar’ üzerinden kendini gösteriyor. Bu mantikla bu hukuki pratige karsi -Luxemburg’dan bagimsiz alinti- ‘Haklar herzaman baskalarinin haklaridir’ diye formüle edebiliriz.

Point of no Return

Bir baskasi da, özgürlestirilmis unsur olan haklarini savasarak kazanilanlarin güvence altina alinmasi ve ortak yazili hale getirilmesidir. Gerçi haklar için herzaman yaniden savasmak ve kazanimlari savunmak zorunludur. Çünkü siklikla günlük yasamda yasallastirilan bu hak ve taleplar için bir dayanak ve yeni bir garanti olusuyor ki bu da yasallasmis hak ve talepleri kabul ettime imkani veriyor. Radikal olan bir sol tüm bunlari devlete birakmamali. Insan haklari tartismasina karsi Global sosyal haklar çerçevesinde olan tartismadaki yenilik haklara günlük hayatta kendiliginden edinim veriyor. Kazanim, kendi kendine hak almak, kapsam ve içerigini ifadelendirerek kendi yasam biçimine uydurmak, hak ve talepler üzerindeki haklari için modeller ve kullanim yöntemleri olustumak – ve bunlarin yaninda (bunlarin hepsini) devletsel kurum ve yöntemlerin insiyatifine birakmamak demektir.
Bununla birlikte: Dayanismaya veya daha dogrusu haklari için durmadan (tekrar tekrar) savasan, dezavantajli duruma getirilmis kisi ve gruplara olan güven herzamanki gibi sinirlandirilmis devletsel hak garantisinin yerine konamaz. Bireysel yada kollektif ‘do it yourself’ yeni esitsizliklere sürer. Bu durumda savasmayi ve örgütlenmeyi ögrenenler avantajli durumda olur. Eger hakk devlet merkezilestirilir veya egemen ve baskici bir sekilde rededilirse, nasil ugruna mücadele edilmis, taninmis hak ve talepleri bir çizgide tutulabilinir, ve eger birde takipçisi olmaktan vazgeçilmisse? Dahasi: bir toplumda, her hak için her gün mücadele etme zorunlulugunun oldugu bir toplumda nedir özgürlesmeci/özgürlükçü olan?

Global Sosyal Haklar ve Paylasim

Gerçek liberal, egemenlere karsi söyle seslenmeli, sosyal haklar garanti altina alimali/alinmismi. Hak talebi, insan yasaminin temel ekonomik, kültürel ve sosyal kosullarini özel degil de politik olarak algilamasi liberal çeliskinin çekirdegini olusturuyor. Ekonomik, kültürel ve sosyal haklarin tanimi/ kabulü çoktan insan haklari tartisilarinda kaniksanmis durumda (common sense). Fakat hakim olan kamuoyu tartisilarinda ve toplumsal gerçeklikte degil. Burda Global sosyal haklar üzerine radikal, daha dogrusu radikallestirilmis bir atif takip ettirmek, yarim istekli ve sadece düsüncede ‘politik özgürlükler’ temelli insanhaklari için yalvarmalari keni üzerine sürükler. Böylece Politik kazanimlar ve talepler, ama herseyden önce sosyal ve kültürel haklar dünya genelindeki farkli sosyal harketlerin ve mücadelenin ortak yaklasim noktasi olabilir. Böylece Global sosyal haklar su anlama gelmeli: bütün toplumsal kararlara ortak katilim ve özgür irade ile karar verme. Katilim/paylasim (sadece) insanlarin hazir saptanmis, genelliklede devletin karar mekanizmalarina uymak/uydurmak demek degildir. Katilim/paylasim, radikal bir ifadeyle, kendi sesini yükseltmek ve politik pazarlik yapmak ve de örgütlenmek için maddi kosullari olusturmak demektir. Haklar konusundaki tartisma hareket noktasindaki bütün çeliskilerine ragmen, bu mantikla radikal müdahale etmeye ve dünyada sürmekte olan birçok mücadeleler arasinda bag olusturmayi sunuyor. Neden bundan vazgeçelim?

 


Yeni haklarin saglanmasi yerine hak kavraminin kaldirilmasi


“Böylece, bu sözde “evrensel” bildirgelerin, yeni bir Avrupa düzeni kurmak ve beyaz Avrupalilar’i kendilerinden korumakla sinirli olmasi tesadüf degildir”
(Gaston Ebua, The VOICE Refugee Forum)

Haklar dislanmislari korumaz, aksine onlarin bu durumuna sebeptir. Hukuk düzeni bir yandan çok yönlü, ayrintili bir sistem (mültecilerin bir çok alandan dislanmasi örneginde görüldügü gibi), öte yandan (sözde) devredilemez haklarin uygulanmasini saglayan bir düzen karakterine sahiptir. Fakat bu haklar genellikle, yalnizca üstün bir güç tarafindan garanti edilirse geçerlidir.

Hak her zaman uygulamasina baglidir. Hakkin, tek olmamasina ragmen en tipik ana sekli, bu gücü devletin veya devletüstü bir merciin (“Devletler Toplulugu”) temsil ettigi ulusal devletin veya üst-devletin onayladigi yasadir. Hukuk düzeninin bir alana uygulanabilir olmasi için, bir seye deginmesi, bir baglaminin olmasi gereklidir, mesela bir toprak parçasi veya belirli bir insan grubu gibi. Bu mantik çerçevesinde (devlet tarafindan saglanan) haklar dislamaya sebep olan kurumlardir (mesela haklarin geçmedigi ya da “özel haklar” altina düsen yabancilarin dislanmasi gibi). Bunun ötesinde haklarin düzenleyici ve “normallestirici” bir islevi vardir: mesela kadin-erkek iliskilerinde belirli münasebetlerin “sahte evlilik” “talep evliligi” olarak tanimlanmasi veya belirli hayat tarzlari konusunda sosyal yardima muhtaç insanlarin (daha ucuz evlere) tasinmaya zorlanarak hayatlarina karisilmasi örneklerinde oldugu gibi.
Demek ki maksat daha çok hakkin saglanmasi degil, haklarin kaldirilmasi olmalidir. Bu baglamda küresel seyahat özgürlügü bir hak olarak algilanamaz. Çünkü burada kimin sinirlari geçebilecegi, kimin kalabilecegi, kimin “mülteci” oldugu konularinda genel ve kesin bir tanim degil, sinirlarin kaldirilmasi, düzen/kontrol disi hareket söz konusudur ki bunu hiç bir devlet “garanti” edemez. Böylece gerçek seyahat özgürlügü verilen bir hak degil aksine bir olgudur.

Hak güvencesi?

Hak genelde resmi bir merciin uygulamasini beraberinde getirir. Belirli politik tartismalarda, bu mercilerin hatalarini ve ihlallerini meydana çikararak rezil etmek ve sözde bagli kalmak zorunda olduklari prensipleri uygulamalarini saglamak, böylece kendilerini savunma durumuna getirmek stratejik açidan faydali, kisa vadeli bir amaç olabilir. Elbette bunu yaparken adaleti ve kurucularini çok da ciddiye almamaliyiz: nasil ki burjuvazinin hukuka çikarci bir yaklasimi varsa, biz de onu sosyal tartismalarda araç olarak görmeliyiz.
Hak, sistemi elestiren bir kavram degildir: haklar esas itibariyle her toplumsal alanda neyin kime ait oldugunu (veya olmadigini) belirler. Bu, dayanismali bir özerklik adina kabul edilemez. Mücadeleyle kazanilan haklarin, sürekli tekrarlanan toplumsal çatismalarin sonucu olarak yasal açidan düzenlenmesi kismi bir basari olabilir, fakat ayni zamanda asil hedeflenenin sinirlanmasi ve düzenlenmesidir, (ortak) insan hareketini (yeniden) yakalama çabasidir. Sözün özü: yasaya aykiri sinirsiz seyahat, sadece bir kisim insana arka kapidan giris saglayan “yönlendirilmis göç”ten farkli bir seydir.
Hatta bir zamanlar mücadeleyle kazanilmis hareketin yasallastirilmasinda bile kimseye uzun vadeli garanti verilmemektedir: elde edilen hakkin dahi toplumsal havaya bagli bir son kullanma tarihi vardir ve gerektiginde sik sik ihlal edilmektedir.

GSR (Global Social Rights)– devletleri reforme edecek bir proje

Bir hak garantisi ümit eden GSR savunuculari, hak kavraminin ütopik karakterinden bahsederken aslinda (resmi) uygulanabilirligini kasdetme ikilemi içerisindedirler. Böylece sosyal bir devlet düsüncesi, ugrunda mücadele verilen alana dönüsmekte ve devlet, kontrol edilmeyen neoliberal bir pazar ekonomisinin mekanizmalarina karsi potansiyel bir müttefik durumuna gelmektedir. Diger yandan bu haklari bütün dünya için talep etmek, temel yapiyi kabul etmek ve daha da önemlisi Avrupa yapimi sosyal politikayla yumusatilmis kapitalizmin bütün dünya için gerçekçi ve ideal bir gelecek fikri oldugunu varsaymak anlamina gelir. Bu vesileyle ilk bakista, küresel sosyal haklarin talep edilmesi (ki bu haklar uzun zamandir ve detayli olarak çesitli Birlesmis Milletler sözlesmelerinde mevcuttur) tüm sosyal hareketlerin transnasyonal bir yakinlasmasi yolunda yeni bir adim gibi gözükebilir. Fakat bir normun, genel oldugu ve istisnai durumlarin ötesinde geçerli olmak zorunda oldugu için, çogulculuk fikirleri ve bunlarin birbirleriyle iliskileri/çatismalari için birlesim noktasi olmasi mümkün degildir. Talepler genel tutulursa, baska sorulara yol açmaktadirlar, mesela “besin, gida hakki” örneginde: ne tür gidadan bahsedilmektedir? Ne kadar gida söz konusudur? Gidanin nasil üretildigi önemli midir?vs. Bu sekilde genel haklar yoluyla insanlari esit kilma istegi, haklari belirleyenleri genelde baska insanlarin haklarinin ne oldugu konusunda hüküm vermeye kadar getirmektedir.

Bunun yerine “Que se vayan todos”(1)-Hepiniz defolun! Temsilciler, bizim yerimizi almak isteyenler, bizim adimiza konusmak isteyenler çekilip gitsinler! desek daha iyi olmaz mi? Fakat küresel bir kurtulus süreci burjuvaziyle yapilacak bir ittifakta araniyorsa, dürüst bir sekilde haklardan ve burjuvazinin « liberalliginden» faydalanmak mümkündür. Bu, radikal sol hareketin bir zayifligi degildir.

Çünkü : Sol hareket bünyesinde taraf, platform eksikligi vs. yoktur. Asil sorun, somut toplumsal çeliskilere ve bunlarla yasamak zorunda olan insanlarin arasina girmek ve dikbaslilik ve direncin saglamlastirilip politiklestirilmesi için yollar aranmasindadir. Sonuçsuz ve cansiz tartismalara dalmak yerine, güncel hayattaki mücadelelere karismali ve buradan özerklige ve kendi gücümüze dayandirarak çikardigimiz sonuçlari etkili bir karsi politikanin ve sosyallesme sürecinin elemanlari olarak benimsemeliyiz. Bu baglamda , tüm dünyada hukuk sistemini gelistirmeye çalismak yerine ütopyanin bu elemanlarini gerçek bir toplumsal degisimin olanaklari olarak benimseyip gelistirmeliyiz.


1) 2001 yilinda Arjantin krizi sonucu olusan otoorganizasyon (kendi kendini organize eden) hareketinin slogani.



Kongre Yeri

» Universität Dortmund
Emil-Figge-Str. 50, Dortmund
(Campus Nord)
Erreichbar vom Hauptbahnhof mit der S1
» Anreise


Kayit:
BUKO Geschäftsstelle
Nernstweg 32, 22765 Hamburg
Tel.: (+0049) 040/39 35 00
Fax: (+0049) 040/28 05 51 22
» mail[at]buko.info
» www.buko.info
» Online kayit


Yerel Kongre Bürosu:
Soziales Zentrum Bochum
Rottstr. 31, 44793 Bochum
Tel.: (+0049) 0234/547 29 58
» kongressbuero[at]buko.info
Öffnungszeiten: Mo: 16-19 h,
Mi: 16-19 h, Fr: 9-12 h


Übersetzung // Translation

Organisation

» Bundeskoordination Internationalismus
» ASTA der Universität Dortmund

» Düzenleyiciler
» Maddi Destek

 
link zu Buko-braucht-Kohle
dominostein